Pages

29 Aralık 2010 Çarşamba


TIPTA KULLANILAN PLASEBO ETKİSİ


Plasebo etkisi, hastaların ortada gerçek bir tedavi olmaksızın, ilaç sandıkları, hiçbir etkinliği olmayan şekerli hapları içerek tedavi gördükleri inancıyla iyileşme göstermelerini anlatan bir kavramdır. Plaseboları alan kişiler kendilerine telkin vererek bir çeşit hipnoza girerler.

Tıpta yeni bir ilacın veya tedavi yönteminin insanlar üzerinde denenirken, denekler genellikle iki gruba ayrılır. Bunlardan birisi insanlar üzerindeki etkisi araştırılan ilaç grubu; diğeri ise vücutta herhangi bir etki göstermeyen şeker veya benzeri maddelerin verildiği plasebo (kontrol) grubu…

Sözgelimi, baş ağrısı için geliştirilmiş yeni bir ilacın etkisi insanlar üzerinde denenirken aynı sorunlardan şikayetçi hastaların yarısına bu ilaç, yarısına ise plasebo (şeker ilaçlar) verilir.

Deneye katılan kişiler ise içtikleri ilacın aslında “etkisiz şeker ilaçları” olduğunu bilmezler.


Denenen bu yeni ilacın baş ağrısını azaltıcı etkisi olduğunu söyleyebilmek için, bu ilaçları içen kişilerin, plasebo alan kişilerden çok daha fazla oranda fayda görmeleri gereklidir. Plasebo kontrolü olmadan,herhangi bir ilaç veya tedavi yönteminin etkinliğinin araştırılması ise tıp biliminde artık itibar görmemektedir.

İşte bu tür plasebo kontrollü çalışmaların yaygınlaşması sonucunda Tıp bilimi yeni bir gerçekle karşı karşıya kalmıştır: Plasebo’nun iyileştirici etkisi!

Profesör Dr Khan ve arkadaşlarının 2000 yılında yayınladıkları çalışmada 1979 ile 1996 yılları arasında yapılan 96 klinik deneyde depresyon ilaçlarının insanlar üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu çalışmalarda depresyon hastalarının bir kısmına anti-depresan ilaçlar , bir kısmına ise vücutta herhangi bir etkisi bulunmayan plasebo ilaçları verilmiş.

Yapılan inceleme sonucunda plasebo ilaçlarını alan kişilerin yüzde 75′inin bu “şeker ilaçları” ndan fayda görerek iyileşme belirtileri gösterdikleri bildirilmiş.

Bu örneklerin daha pek çoğunu saymak mümkündür. Üzerine gıda boyası sürülerek iyileştirilen siğiller, tuzlu su içirilerek iyileştirilen kronik ağrılar ya da yalancı akupunktur iğneleri ile düzelen romatizmal hastalıklar…

Bedenlerinin kendi kendini iyileştireceğine inanmayan pek çok kişi, etkili olduklarını sanarak aldıkları “şekerden ilaçlar” ile iyileşiyorlar. Plasebo, insanın “yaratılışında var olan, sebepsiz, metafizik bir şekilde yaratıcı tarafından iyileştirebilme” gücünü ortaya çıkarıyor aslında…

Medyaya yansıyan pek çok mucizevi ilacın ve alternatif tedavi yönteminin esas etkisi de plasebodan farklı değil. Kanser dahil pek çok hastalığın ilaç verilmeksizin hatta plasebo ilaçlar ile değişen derecelerde iyileşebileceği bildirilmektedir. Plasebolar , kişinin kendine ve bedenine duyduğu özgüveni artırmaktadır. Hastalık ile savaşabilmek için kişiyi motive etmektedirler.

Yapılan araştırmalarda plasebo tedavisi gören ve de iyileşme gösteren kişilerde beynin “Prefrontal Korteks” bölgesinin normal kişilere oranla daha fazla çalışmaya başladığı öğrenilmiştir. Beynin alın arkasında kalan bu bölgesi, duygu durumumuzu (ağrı, acı, sinirlilik, problem çözme yetisi) ve kişiliğimizi şekillendirmektedir.

25 Aralık 2010 Cumartesi


FARKINDA OLMADAN HİPNOZ OLUYOR OLABİLİR MİSİNİZ ?


Hipnoz, bir hipnotist olmadan da oluşabilen doğal bir zihin durumudur. Tahmin etmediğimiz uyarıcılarla hipnoz olabileceğimiz gibi kendi kendimizi de telkinle hipnoz edebilir ve bazı şeyleri kendimize kabul ettirebiliriz.

Örneğin, eğer bir TV programı ya da sinema filmi izlerken, tamamen seyrettiğinize dalmışsanız, büyük olasılıkla hipnoza girmişsinizdir. Bu hipnoz ya da hipnoz benzeri durum annenizin ya da eşinizin sizi akşam yemeğine çağırmasını, size bağırana kadar, duyamamanıza neden olur. 

Reklamcılar bunu çok iyi kullanır. TV programlarını sizi hipnoza sokmak için kullanıp, siz hipnoza girdikten sonra bilinçaltınıza telkinlerde bulunarak, sattıkları malı almanızı sağlarlar.

Bu doğal oluşan zihin durumunun tipik bir örneği otoyol hipnozu olarak adlandırdığımız, araba sürerken, sürücüde oluşan oluşan dalma halidir. Bilinçaltı yola odaklıyken bilinciniz farklı düşünceler arasında gezer, ve sapacağınız kavşağı geçtikten sonra uyanırsınız.

Veya sürükleyici bir kitap okurken biri isminizi söyleyerek sizi çağırdığında hiç bir şey duymadığınız oldu mu? Sizi çağıran kişi sesini duyurabilmek için belki de isminizi bir çok sefer tekrarlamak zorunda kalmıştır. Belki çağırıldığınızı ilk duyduğunuzda da karşınızdaki kişinin sesi size çok uzak ve önemsiz gelmiştir. Çünkü o esnada adeta farklı bir dünyadaydınız. İşte burada yaşadığınız şey doğal olarak meydana gelmiş bir hipnozdur. 

Şu anda artık siz de isterseniz hipnoz olabileceğinizi biliyorsunuz. Bunu aslında binlerce kez yaşadınız.. Gündüz ayakta rüya görürken yaşadınız, sevdiğiniz bir programı seyrederken ya da sürükleyici bir kitap okurken yaşadınız ve reklamlarda duyduğunuz yeni bir markayı alırken başkasının size verdiği hipnotik telkinleri kabul ettiniz.

Çoğu zaman insanlar, kendilerini olumlu veya olumsuz telkinle bir şeylere inandırır ve harekete geçirirler. Örneğin, uykum kaçtı diye düşünen biri aslında kendini olumsuz teklinle uyuyamayacağına inandırmıştır. Fonksiyonel kekemeliği olan kişiler, sıradan ilişkilerinde akıcı konuşurken, grup önünde kekeleyeceğine inandığı için akıcı konuşamaz; ama düzgün konuşacağına dair kendine telkinde bulunarak, kendini bu düşünceye inandırırsa kekelemeden konuşabilir. Kişi kendini neye inandırırsa, zihin ve beden o yöne doğru ilerler. Hipnoz sırasında ve sonrasında kişiyi harekete geçiren etken telkinden başka şey değildir.

Tırnak yemekten vazgeçmek, kızgınlık, öfke, nefret krizlerini yenebilmek, zayıflamak, yüzdeki tiklerden kurtulmak, alerjiden kurtulmak, aknelerden kurtulmak, , tansiyonun düzenlenmesini sağlamak, migrenden kurtulmak, mide şikayetlerinden ve saç dökülmesinden kurtulmak, uykunun düzene girmesini ve doğum ve ameliyatta rahatlığı sağlamak , kişiler arası ilişkileri düzenlemek, hayal kırıklığını yenmek, başkalarını eleştirmekten kurtulmak, yalnızlık hissini yenmek, depresyondan çıkmak, kıskançlığı yenmek, başarılı bir emekliliğe hazırlanmak, kekelemeyi yenmek, kendine güveni arttırmak vb telkin yoluyla yapılan bilinçli hipnozla yenebileceğiniz fizyolojik ve psikolojik durumlardır.

Bunların yanı sıra tıpta kullanılan etkisiz ilaç yöntemi vardır. Aslında hiçbir iyileştirici formül içermeyen ilaçlar hastalara verilir, hastalar bu ilaçların doktorlar tarafından verildiği, rahatsızlıklarının kesin çözümü olduğuna inanırlar. Böylece kendilerine verdikleri telkin ile iyileşme sağlanır. Bu konuyu ayrı bir başlık olarak de yakında sizlerle paylaşıp detaylandıracağız.

18 Aralık 2010 Cumartesi



HİPNOZ SIRASINDA GERÇEKLEŞEN FİZYOLOJİK VE PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER
1- Hipnozda en kolay elde edilen ve en sık gözlemlenen şey yapılan telkinler sonucunda oluşan hastadaki huzur, sakinlik ve gevşemedir. Hipnozu yaşayan insanlar daha önce hiç bu kadar gevşemediklerini ifade ederler. Hipnoz tüm vücutta ve ruhta hissedilen derin bir gevşemedir. 

2- Ayrıca hipnozda düşünce süreci yavaşlar ve düşünce derinleşir. Dikkat ve konsantrasyon hipnoz esnasında yoğundur. Belki de bundan dolayı bazı insanlar etrafta meydana gelen değişikliklere fazla aldırmazlar. 

3- Hipnozla insanların duygu durumunda değişiklikler meydana getirmek mümkündür. Öyle ki insanların bazen seans boyunca tek bir duyguyu yaşaması ve hissetmesi sağlanabilir. Örneğin; morali bozulmuş birisine seans boyunca iyimserlik duygusunu yaşaması telkin edilebilir. Bazı hastalar bunu rahatlıkla yerine getirebilirken bazılarına da yaşadıkları mutlu olaylar hatırlatarak hipnotist yardım edebilir.

Hipnozda telkin edilen ve yaşatılan psikolojik değişiklikler, hipnozdan sonrada devam etme eğilimindedirler.

4- Hipnoz sırasında yine yapılan telkinle doğru oranltılı olarak;

a. nabız atışında azalma
b. reflekslerde değişme
c. yüz ifadesinde değişiklik
d. nefeslerin yavaşlaması düzenlenmesi ve derinleşmesi
e. gözlerin REM'deki gibi hareketlenmesi veya geriye doğru yaslanması gibi fiziksel değişiklikler yaşanır.

Ayrıca;
a. kan basıncının düşmesi
b. kalp ritminin yavaşlaması ve düzenli olması
c. oksijen tüketimi artması
d. kas gevşekliğinin artması gibi bilinç dışı oluşan değişikliklerde yaşanabilir.

5- Hipnozda 5 duyu organımız daha hassas çalışır. Ancak bazıları hipnotistin sesini çok daha uzaktan geliyormuş gibi algılamaya başlayabilirler. Bazı insanlar kendilerini serin hissederler. Bazılarında karıncalanma görülür.

Hipnoz esnasında gözleri açtırılan birisine seans odasında olduğu telkin edilen ancak gerçekte orada olmayan birisi algılatılabilir (pozitif halüsinasyon). Tam tersine hipnoz esnasında gerçekte orada olan bir nesneyi görmemesi sağlanabilir (negatif halüsinasyon). 

Görüldüğü gibi hipnoz ile hem psikolojik hem de fiziksel olarak telkinle aslında dışarıda olmayan şeyler algılatılabilinir. Pozitif halüsinasyonda yapıldığı gibi aslında odada olmayan biri veya birşey varmış gibi algılanması sağlanabilir. Bu bize herhangi birşeyi algılayabilmek için o şeyin dış dünyada varolması gibi bir zorunluluğun olmadığını açıkça gösteren güzel bir örnektir.

6- Hipnoz ile sinir sistemimizde kayıtlı olan geçmiş bilgilere de ulaşılması sağlanabilir. Bu şekilde çok uzak olan çocukluk yıllarına ait anılarımız hipnozda net bir şekilde canlandırılabilir. Ancak Hipnoz ile unutulmuş her şeyin hatırlanması da mümkün olmayabilir. 

Bazen hipnoz sırasında zihinsel iradi olmayan deneyimlerde yaşanır. Örneğin hipnoz olan kişiler; bulutların üzerinde uzanıyordum, her renkten ışıklar görüyordum, okyanusun üzerinde uzanıyordum, çok özlediğim babamı birden bire karşımda gördüm gibi ifadeleri sık sık kullanırlar ve bu olayları sanki gerçekten yaşamış gibi anlatırlar.

Burada ilginç olan şey şudur; tüm bu duyguları beynimiz bize yaşıyormuş gibi nasıl algılatmaktadır? Sonuçta ortamda ne okyanus vardır, ne ışık ne de gördüğü şahıslar. Daha önce de belirttiğimiz gibi bizim herhangi bir olayı hissedip yaşamamız için maddenin mutlak varlığına ihtiyamız yoktur.

7- Hipnoz sırasında zaman algısında da bazı değişiklikler olmaktadır. Bazı doktorlar hipnoz bittikten sonra hastalardan ilk istedikleri şey saatin kaç olduğunu saate bakmadan tahmin etmeleridir. Ancak kişiler kolay kolay doğru tahminde bulunamazlar. Çünkü zaman algısı hipnozda dış olaylarla değil de içsel yaşantılara kıyaslanarak meydana getirilir. Zaman algısı içsel yaşantıların hızını kazanır. İçsel yaşantılar yavaş olduğu için hipnozdaki kişiye hipnozda kaldığı süre çok az gelir. 

Tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi kişi hipnozda da dış dünyada algıladığı zaman algısının dışına çıkmaktadır. Bu durum zamanın sabit bir gerçeklik olmadığını yalnızca bir algı olduğunu göstermektedir.

11 Aralık 2010 Cumartesi


Hipnoz, telkine yatkınlık gösteren bir tür yapay uyku veya uyku-uyanıklık arasıdır. Doğal uyku hali olmadığı gibi uyanıklık hali de değildir. Ancak her iki hali de kapsayan kompleks bir kavramdır. Araştırmalar, hipnoz anı ile doğal uyku halinin tamamen farklı durumlar olduğunu göstermiştir. Normalde uykudayken beyin dalgaları yavaşlar. Ancak hipnoz altındaki bir kişinin beyin aktivitelerinin uyanıklığa denk olduğu görülmüştür.

Hipnozda, hipnotize edilen kişiye bir dizi telkin yapılır ve bu kişinin, gerçeğinden ayırt edilemeyecek derecede inandırıcı birtakım olaylar yaşaması sağlanır. Kişi, ortada hiçbir maddesel durum olmamasına rağmen yaşadıklarını bir film şeridi gibi kafasında canlandırabilmektedir.

Söz konusu kişi, bulunduğu odada olmayan görüntüleri, kişileri veya manzarayı görebilir, sesleri duyar, kokuları ve tatları alabilir. Bu sırada yaşadığı olaylardan dolayı sevinir, üzülür, heyecanlanır, sıkılır, endişelenir. Hatta hipnoz altındaki kişinin yaşadığı olayların etkileri dışarıdan fiziksel olarak da izlenebilir: Yapılan telkinle doğru orantılı olarak kişide nabız artışı, tansiyon artışı, ciltte kızarıklık oluşması, ateş yükselmesi, mevcut ağrıyı veya acıyı hissetmemek gibi durumlar meydana gelebilmektedir.(Dr. Muhterem Ercan, Hipnoz ve Hipnoterapi, Seha Neşriyat, İstanbul 1993, s.32-34; William Kroger, Clinical and Experimental Hypnosis) 

Hipnoz uygulanan bir deneyde, bir kişiye hastanede bulunduğu söylenmiş, bu hastanenin 10. katında ölmek üzere olan bir hasta olduğu ve ancak kendisinin hızlı bir şekilde elindeki ilacı yetiştirirse hayatının kurtulabileceği telkin edilmiştir. Bu kişi hipnoz sırasındaki telkinin etkisiyle, son derece hızlı bir şekilde 10 katı çıkmaya başladığını sanmıştır. Bu sırada nefes nefese kalmış, iyice yorulduğu için de nefesini kontrol edemeyecek hale gelmiştir. Bunun üzerine artık en üst kata geldiği, ilacı yetiştirdiği söylenmiş ve rahat bir yatağa uzanabileceği telkin edilmiştir. Böylece hipnoz uygulanan kişi rahatlamaya başlamıştır.(Dr. Tahir Özakkaş, Gerçeğin Dirilişine Kapı HiPNOZ, "Üst Ultrastabilite", Se-da Yayınları, 1. Cilt, 1. Baskı, s. 204-205) 

Yukarıdaki örnekteki hipnoz yapılan kişi, kendisine telkin edilen mekanı ve ortamı tüm gerçekliğiyle yaşamasına rağmen, ortada ne bahsedildiği gibi bir mekan, ne insanlar, ne de olaylar vardır. Ancak olayı tüm gerçekliği ile yaşamış ve vücut fonksiyonlarında yaşadığı olaylarla paralel olarak değişiklikler yaşanmıştır. 

Bir diğer deneyde, normal bir odada bulunan kişiye bir hamamda olduğu ve hamamın çok sıcak olduğu telkin edilmiş, ardından bu kişi aşırı derecede terlemeye başlamıştır.(Dr. Tahir Özakkaş, Gerçeğin Dirilişine Kapı HiPNOZ, "Üst Ultrastabilite", s. 267) 

Hipnoz uygulamalarında görülen en çarpıcı örneklerden biri de, hipnoz yapılan kişinin cildinde telkin sonucu yaralar dahi oluşabilmesidir. Örneğin Paul Thorsen isimli bir araştırmacı, hipnoz altındaki bir kişinin koluna sadece bir kalemin ucunu değdirmiş ve bunun kızgın bir şiş olduğunu telkin etmiştir. Kısa bir süre sonra kalemin ucunun değdiği noktada bir yanık kabarcığı belirmiştir. Yine aynı araştırmacı, Anne O. isimli kişiye, hipnoz esnasında kolunun A harfi şeklinde çizildiğini telkin etmiştir. Başka hiçbir şey yapılmadığı halde, o bölgede A harfi şeklinde kızarıklık belirmiştir.(Dr. Recep Doksat, Hipnotizma, Kader Basımevi, İstanbul, 1962, s. 106-108) 

Hipnoz sırasında; insan vücudunda meydana gelen değişiklikler, görme, duyma, dokunma, işitme, acı, ağrı gibi algılarımızın oluşması için dış dünyaya ihtiyacımızın olmadığını göstermektedir. Yukarıda belirttiğimiz üzere soğuk ortamda kendisine verilen telkin sonucunda terlemeye başlayan kişi bunun örneklerinden biridir. İnsan vücudunda terlemenin oluşması için bazı etkilerin meydana gelmesi gerekir. Hipnoz olayında karşımıza çıkan gerçek ise şudur: 

Hipnotize edilen kişi, dışarıda terlemeye sebep olacak hiçbir etken bulunmadığı halde terlemiştir. Bu örnek açıkça göstermektedir ki, bir mekanda bulunmak ya da bir ortamı hissetmek için o ortamın ya da mekanın fiziki varlığını görmek şart değildir. Suni uyarılar veya telkin yoluyla benzer etkilerin oluşturulması mümkündür. 

Tüm bu örneklerden de anlaşıldığı gibi hipnoz, dünya hayatının aslıyla muhatap olmadığımızın açık örneklerinden birisidir.